Bağlanma Teorisi

Her birey doğduğu andan itibaren bir bağlanma örüntüsüyle dünyaya gelir, bu örüntü çevredekilerle yaşam boyu bağ kurmayı sağlar. Birey fiziksel ya da duygusal açıdan bir tehdit hissettiğinde kaygı, üzüntü gibi duyguları hissederek bağlanma örüntüleri aktif hale gelir. Doğuştan gelen ve öncelikli olan strateji bu bağlanma figürleriyle yakınlık kurmaktır. Böylelikle birey kendini daha rahat hisseder ve güvenlik hislerini yeniden kazanır. Arkadaşlar ve romantik ilişkiler, bireyin yetişkinlik dönemindeki bağlanma figürü temsillerimizdir.

Bağlanma teorisine (Bowlby) göre, bir bebeğin birinci bakım veren/ anne ile istediği yakınlığı kurup devam ettirebilmesi için gösterdiği tüm davranışlar bağlanma davranışı olarak adlandırılır ve bu davranışların evrimsel açıdan bebeğin kendini tehlikelerden korumasını hedeflediği düşünülmektedir. Anne bebeğinin bu sinyallerine duyarlı olup yanıtladığında, bebek annesini güvenilir bir liman/üs olarak algılar, böylelikle başkalarına da güvenebilmeyi öğrenir ve çevreyi keşfetmeye yönelebilir. Ancak, bu süreçte olumsuzluklar olduğunda, yani anne/bakım veren bebeğinin sinyallerini tutarlı bir biçimde yanıtlayamadığı zaman, bebek annesiyle güvenli bir bağ oluşturamaz. Bağlanma teorisine göre bağlanma figürünün ulaşılmazlığı hem çocuk hem de yetişkinlerin kaygı veya rahatsızlık göstermesinin belirleyicisi olabilir çünkü bağlanma sistemi koruyucu rolünü yerine getirememektedir ve destek alamayan çocuk kendisini güvende hissetmez. Bu yüzden, güvenli bağlanma geliştiremeyen çocuklar dünyayı tehlikeli, beklenmeyen tehditlerle dolu bir yer olarak algılar. Güvende olma, anlaşılma ve sakinleşme gibi temel ihtiyaçlarını karşılamasını sekteye uğratır. Bağlanmayan (güvenli- güvensiz) bir bebek yoktur. Bebekler 6. ayda ‘güvenli üs’ davranışı oluştururlar. Belli bir yetişkinin varlığında rahatlama, iyi hissetmeye başlarlar. Bebeklerin bağlanma örüntüsü ilk 1 yılda oluşur. Bebeğin güvenli bağlanıp bağlanmadığını 1 yaştan sonra anlayabiliriz. Ainsworth’e göre ebeveynin; bebeğine duyarlılığı, kabulü, psikolojik olarak ulaşılabilirliği ve tutarlılığı güvenli bağlanma örüntüsünün oluşmasında önemli özelliklerdir.

Bağlanma Tipleri Nelerdir?

 Mary Ainsworth ve arkadaşları tarafından ilk olarak yabancı ortam, yabancı durum olarak adlandırdıkları deneysel bir yöntem ile bağlanma örüntüleri belirlenmiştir. Bu yöntemde, bebek annesiyle rahat bir laboratuvar odasına alınmış, ardından kısa aralıklarla annesinden ayrı bırakılmış ve bir yabancıyla yalnız bırakılmış, sonra tekrar annesiyle bir araya getirilmiştir. Deney sırasında, bebeklerin gösterdikleri bağlanma davranışları 3 farklı bağlanma örüntüsü olarak sınıflandırılmıştır. Bunlar; Güvenli bağlanma, Kaygılı-kararsız bağlanma, Kaygılı-kaçınan bağlanma olarak adlandırılmaktadır.

Güvenli bağlanan bebekler, anneleri ile birlikte oldukları sırada onlarla sıcak ilişkiler kurmuşlar, çevreyi keşfetmekte hevesli davranmışlar, odaya bir yabancı girdiğinde hafif ama kalıcı olmayan bir endişe yaşamışlar, anne odadan ayrıldığında görülebilir şekilde üzülmüş, anne geri döndüğünde ise onu sıcak bir şekilde karşılamış, rahatlamış ve anneye yakın olmak istemişler. Kaygılı-kaçınan bebekler annelerine ve onların nerede olduklarına ilgi göstermemişler, anneleri odadan ayrıldığında veya odaya geri döndüğünde çok az tepki göstermiş ya da hiç tepki göstermemişler. Kaygılı-kararsız bebekler annelerinin nerede olduklarına, onların ulaşılabilir olup olmadıklarına, onlarla sık sık sözel ve fiziksel temas kurmaya yoğun bir şekilde tetikte olmuşlar. Anne odadan ayrıldığında yoğun endişe yaşamış ve geri döndüğündeyse sakinleşmekte zorlanmış, annelerine hem yakın olmak istemiş hem de yoğun öfke ve direnç göstermişler.

Güvenli Bağlanma (Secure)

Güvenli bağlanma stili, sağlıklı ve istenen bağlanma türüdür. Çocuk; anne ya da birincil bakım veren kişinin yanında olduğunu, kabullenici olduğunu ve duyarlı olduğunu bilir. Duygularına karşılık bulduğu bir bağlanmadır. Bu bireyler duygularını, sevgi ve yakın ihtiyacını ifade edebilen ve karşılayan tarafta olabilecek sağlıklı ilişkiler kurabilmektedir.

Kaygılı Bağlanma (Anxious/ Ambivalent)

Kaygılı bağlanma stilinde; anne-baba ya da birincil bakım veren ebeveynler, çocuklarının ihtiyaçlarını tutarsız ve istikrarsız bir şekilde karşılar. Çocuğun ihtiyaçlarında anne kimi zaman vardır, kimi zaman yoktur. Bu durum çocuğa karışık mesaj verdiği için bir türlü güvenlik duygusu geliştiremez.

Bu bireyler yakınlık kurma, sevgilerine karşılık alma ihtiyacı içinde olsa da bu konuda yoğun kaygı duyma eğiliminde olabilirler.

Kaçıngan Bağlanma (Avoidant)

Kaçıngan bağlanma stilinde anne ilgisiz ve mesafelidir. Çocuğun ihtiyaçlarını fark edemez, fark etse de tepkisiz kalmıştır. Bu bağlanmada türünde çocuk duygularını gizlemeyi ve sadece kendisine güvenmenin iyi olduğunu öğrenir.

Bu bireyler yetişkinlik döneminde ise bağ kurmaktan kaçınır. Yakın ilişkileri reddeder. Yardım istemek, samimiyet kurmak, duygu- düşüncelerini paylaşmaktan kaçınırlar. Bu nedenle kişiler arası ilişkilerde sorun yaşar.

Düzensiz Bağlanma

Düzensiz bağlanma stilinde tutarsız davranışlarda bulunmak ve güven problemi yaşamak sıkça görülebilmektedir. Düzensiz bağlanma stiline; çocukluk travmaları, ihmal, istismar, ebeveynlerden korkma hali gibi yaşantılar neden olabilmektedir. Bu bireylerin ilişki stilinde korku, içsel çatışmalar ve güvensizlik gibi durumlar ortaya çıkabilmektedir.

Bağlanma Örüntüleri Çocukluk ve Yetişkinlik Yaşamını Nasıl Etkiler?

Ebeveyninden “ben buradayım, seni duyuyorum, seni anlıyorum, sana değer veriyorum” mesajlarını alan, anlaşıldığını, değerli olduğunu, kabul edildiğini hisseden ve bunun sonucunda güvenli bağlanan çocuğun hem kendine ve hem de çevresine güveni olumlu yönde desteklenecektir. Bu olumlu mesajları iletebilmenin en temel yolu bebeğin anne karnındaki dönemden itibaren onun olumlu veya olumsuz tüm duygusal sinyallerini anlamak, duygularıyla bağlantı kurmak, ona anlaşıldığını hissettirmek, duygularını yargılamadan, küçümsemeden veya ihmal etmeden olduğu gibi kabul ederek ihtiyacına yanıt vermekten geçer.

Yapılan araştırmalar, yaşamın ilk yılında güvenli bağlanan çocukların, güvensiz bağlanan akranlarına göre daha az bağımlı olduklarını ve bunun bir sonucu olarak çevreyi keşfetmekte daha meraklı ve ilgili olduklarını ileri sürmektedir. Güvenli bağlanan çocuklar, zorluklar karşısında başarılı olabilecekleri inancına sahiptirler. Stresli durumlarda yaşadıkları olumsuz duygularla daha iyi başa çıkabilirler. Dolayısıyla, güvenli bağlanan çocuklar sezgilerini kullanarak çevresini yönetmekte daha başarılı olurlar.  Güvensiz bağlanan çocuklar ise, çevrelerine karşı çok daha az merak duyar ve çekingen tavırlar sergilerler. Pek çok çalışma, erken çocukluk dönemindeki güvenli bağlanan çocukların ileriki yıllarda sosyal ilişkilerinde daha yetkin olduklarını göstermektedir. Okul öncesi dönemde güvenli bağlanan çocuklar güvensiz bağlanan akranlarına göre daha iyi sosyal beceriler gösterdiklerini ve okula daha kolay uyum sağladıklarını da ileri sürmektedir. Güvenli bağlanan çocukların ilkokul yıllarında arkadaşları arasında daha çok kabul edildiklerini ve daha fazla arkadaşlarının olduğunu da ortaya koyar. Ayrıca, güvensiz bağlanan çocuklara göre kendilerini daha az yalnız hissettikleri bulunmuştur. Erken çocukluk döneminde kurulan güvenli bağlanmanın, ileriki okul yıllarında dikkati odaklama, sürdürme ve diğer öğrenme süreçleriyle ilişkili olumlu etkileri olduğu da gösterilmiştir. Güvenli bağlanan çocukların ders notlarının daha yüksek olduğu, hedef odaklı ve işbirlikçi olmaya daha yatkın oldukları bulunmuştur. Güvensiz bağlanan çocukların ise akademik süreçlerde daha çok zorlandıkları görülmüştür. Güvenli bağlanan çocukların öğretmenleriyle başarılı bir bağ kurdukları ve başarılı olacaklarına dair kendilerine güvenleri olduğu ve sınıf ortamında zorlu görevleri öğrenmeye yönelik motivasyonları yüksek olduğu bulunmuştur.

 Ayrıca, güvenli bağlanma yaşamda karşılaşılan güçlükler karşısında dirençli ve esnek olmayı sağlar ve olumsuz duygulanım, ruh sağlığı ve istismar gibi konularda koruyucu faktördür olarak bulunmuştur. Buna karşılık güvensiz bağlanma; olumsuz duygulanım ve ruh sağlığı için de bir risk faktörü olarak görülmektedir. Çocuklar, erken dönemde güvenli bağlanma örüntüsü geliştiremediklerinde, ilerleyen yaşlarda olumsuz durumlar oluşabilmektedir. Genellikle karşıt gelme bozukluğu, davranış bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu ve kaygı bozuklukları yaşayan çocuklarda bağlanma sorunları görülebilmektedir. Bağlanma sorunu yaşayan çocukların mutlaka psikolojik desteğe ihtiyacı vardır.

Uzm. Psk. Kadriye Toker

CATEGORIES:

Teorik Yazılar

Comments are closed

Öz Şefkat Nedir?

Öz Şefkat Nedir? Öz şefkat, zorlayıcı yaşam olaylarında ihtiyacımız olan desteği, şefkati, anlayışı kendimize verebilme becerisi olarak tanımlanır. Öz[…]

Bağlanma Teorisi

Her birey doğduğu andan itibaren bir bağlanma örüntüsüyle dünyaya gelir, bu örüntü çevredekilerle yaşam boyu bağ kurmayı sağlar. Birey[…]

Çift Terapisi – Espero Psikoloji İzmir Bornova

Sağlıklı Bir İlişkinin Temelleri Sağlıklı bir ilişki, mutlu ve tatmin edici bir yaşamın temel taşlarından biridir. İyi bir ilişkiyle[…]